Yaklaşık 13 saatlik bir tren yolculuğundan sonra kuzeye Chiang Mai'ye geldik. Bangkok'un büyük şehir kaosuyla birleşen, sıcak ve nemli havasından sonra Chiang Mai bize çok iyi geldi. Aslında Tayland gezimiz burada başladı desek doğru olur. Deniz ve kum tatili dışında Tayland'ı keşfetmek isteyenlerin uğradığı önemli duraklardan birisi burası. Tay yemekleri kursu, ormanda asılı iplerde kayarak Tarzancılık oynama, doğa yürüyüşleri gibi aktivite çeşitliliğine ek olarak otelimizin işletmecileri de Türk olunca burada 5 gün geçirdik. Chiang Mai'nin bize sunduğu en güzel deneyim de fillerin dünyasında bir gün geçirmek oldu. Doğru yere gittiğimiz için fillerin üstünde 1 saatlik yolculuk yerine, onlara dair bir çok bilgi, deneyim ve inanılmaz anılara sahip olduk. İkimiz için de Elephant Nature Park'a yaptığımız bu ziyaret bu gezimizin hatta hayatımızın en özel anısı oldu.
Doi Suthep yolunda Pierre, Barış'ın onu balık gözü kamerasıyla çekmesini kabul etti.
Wat Phrathat Doi Suthep, Chiang Mai.
Güzi'nin ağrıyan eline ve koluna masaj.
Mangosteen, Tay dilindeki adı mankhut ama ben ona sarımsak meyvesi adını koydum.
İlk masajımızı Chiang Mai'de yaptırdık.
Wat Daowadung, Chiang Mai.
Wat Daowadung, Chiang Mai.
Wat Daowadung, Chiang Mai.