Başlangıçta onbeş gün olarak planladığımız Assos'a scooter turu işlerimizden dolayı kısalıp dört güne kadar inmişti.Bu kadar kısa sürede ne yapılır derken bir ara çıkmamayı, bu geziyi ertelemeyi bile düşündük. Diğer taraftan daha önce scooter ile bu kadar uzun bir yolculuğa çıkan birini tanımıyorduk ve kız arkadaşımın son dörtyüz adını verdiği 125 cc’lik motorsikletin bir günde ikiyüz km yapabileceğinden şüpheliydik. Sonunda dört güne sıkıştırılmış gezi paketimizi 28 Ağustos cumartesi sabahı beş buçukta hayata geçirmeye karar verdik .Hazırlıkları yapıp, geceyi uyumadan geçirip sabah beş buçukta Beşiktaş’tan yola çıktık. Her 30 km’de bir sürücü değiştirip on’ar dakika dinlenerek saat sekizde Tekirdağ’a vardık. En fazla 90 km hızla yol alabildiğimizden sağ şeridi ortalayarak ilerledik Böylece diğer araçların geçerken bizi, scooterlar için çok tehlikeli olan yol kenarındaki mıcır taşlı yola atmasını engelleyebildik. Tekirdağ’da ilk uzun molamızı verdikten sonra şehir çıkışındaki Kumbağ sapağına girerek dağ yolunu kullanmaya karar verdik.Zeminin bozuk olmasından dolayı neredeyse hiç kullanılmayan ve bilinmeyen bu yolu hep merak etmiştik. Dağ yoluna girmeden önce aldığımız bilgiye göre bu yolun sadece 9 km’si topraktı. Ancak biz yolu bitirdiğimizde bu mesafeyi 25 km olarak hesapladık. Ara ara sarsıntıdan dolayı scooter’ın sağ alt paneli düştü, onu takıp yolumuza devam ettik. Uçurumların kenarında yeşilliklerin içinde iki buçuk saatlik ağır ilerleyen yolculuktan sonra muhteşem manzarasıyla derin bir vadiye kurulmuş Uçmakdere Köyüne vardık .Manzaradan ve köylülerin misafirperverliğinden büyülenmiş halde köy kahvesinde çaylarımızı içtikten sonra yeniden yola koyulduk. Uçmakdere ile birlikte uçurumları ve toprak yolu geride bırakarak kıyı şeridinden devam ettik. Tam yolun güzel kısmını geçtik derken başka bir sürprizle karşılaştık. Bu tam anlamıyla Marmara Denizi’nin hiç bilmediğimiz ve hayal bile edemeyeceğimiz bir haliydi. Deniz koyu maviden yeşile ve açık maviye geçişler yaparak bol köpüklü bir şekilde kıyıya varıyordu. Yüz metrede bir inşa edilmiş dalyanlar kıyı boyunca devam ederek mükemmel manzarayı tamamlıyordu. Neredeyse 3 saat kaybetmiş ve programın gerisinde kamıştık. Gece olmadan Assos’a varıp bir kampa yerleşmek istiyorduk ama tüm bu gördüklerimiz bütün o zahmete ve sarsıntıya değmişti. Manzaranın güzelliğine dalıp keskin bir virajı neredeyse dönemedikten ve yol kenarına çıktıktan sonra kendimize çekidüzen verip ayıldık. Bu arada sağ alt panel bir daha düştü. Garip bakışlarla bizi izleyen yazlıkçılardan koli bandı isteyip paneli yapıştırdık ve yaklaşık 80 km sonra Koru Dağları’nın bitimindeki Saroz Körfezi düzlüğüne çıktık. Yolun bundan sonrası Eceabat’a kadar oldukça rüzgarlıydı. Biraz da şansımız yardımcı olmuş olsa gerek ucu ucuna akşamüstü sıra bekleyen nerdeyse 150 aracı sollayıp Feribot’a yetiştik. Çanakkale’den yine sahil yolunu kullanarak Assos’a gitmeyi planlamıştık ama geç kaldığımızdan anayolu takip edip Ezine ve Ayvacık üzerinden Assos’a vardık. Aslında bilmeyenler için oturup Assos hakkında sayfalarca yazmak gerekir ama bu yazıyı daha çok scooter ile uzun yolculuklar yapmak isteyen ve haklı olarak bu konuda endişe duyan insanlar için yazmayı uygun gördük. Bir günde 390 km yol yaptıktan sonra küçük scooter’ımız gözümüzde devleşmişti. Gerçi Assos girişinde yeter demek ister gibi sağ sinyal kendini koyvermiş ve yokuş aşağı yuvarlanmıştı ama bu ve sağ alt panelin düşmesi haricinde hiçbir problemle karşılaşmadık .Yine de ‘evet, yapılabiliyormuş’demek için birkaç gün ve 500 km daha beklememiz gerekiyordu. Bir gün ara verip tüm günü yüzerek ve dinlenerek geçirdikten sonra Kazdağındaki köyleri gezmek için tekrar yola çıktık. Tahtakuşlar Köyünde Türkiye’nin ilk ve tek özle etnografya müzesine uğradık. Buradan çeşitli bitkiler ve yol boyunca oluşan pişiklere iyi gelsin diye zeytinyağı kekik karışımı bitki yağı aldıktan sonra Hasanboğuldu efsanesinin başrol oyuncusu Hasanboğuldu Deresi ve Sutüven Şelalesini ziyaret ettik. Küresel ısınmadan nasibini almamış Kazdağı bölgesinde köy yollarının kenarlarından hala buz gibi sular akıyor. Köylüler bu bölgede su oranında bir azalma olmadığını söyleyince bizim de yüreğimize su serpilmiş oldu. Buz gibi Sutüven Şelalesi’nde yüzüp Assos’a geri döndük. Bugün de 100 km yapmış olan scooterda hala tık yoktu. Ertesi gün İstanbul’a dönmek üzere sabah 6’da uyandık. Bu sefer Edremit, Balıkesir, Bursa, Güzelyalı üzerinden hızlı feribot kullanarak İstanbul’a gitmeyi planlıyorduk. Balıkesir’e kadar hiçbir problemle karşılaşmadık. Susurluk yakınlarında scooter ilk defa tekledi ve motoru durdu. Sinir bozucu bir durumdu. Vazgeçmek ve buraya kadarmış demek için geç olmuştu. Amacımıza çok yaklaşmıştık. 20 dakika sonra motoru çalıştırabildik ve yeniden yola koyulduk. 10 km sonra tekrar durdu ama biz o arada bir şeyi keşfetmiştik. Motor, ibre 80km ‘yi geçtiğinde duruyordu. Bundan sonrası tamamen bir matematik hesabıydı. Dakikada 1 km hızla gidebiliyorduk, 2 saat 20 dakikamız ve 130 km yolumuz kalmıştı. Arasıra motoru dinlendirmek için durmamızda gerekiyordu. 20 dakika ile feribot’a yetiştik.Yenikapı’dan Beşiktaş’a dönerken artık küçük scooter makinadan çok öte bir şeydi bizim için .
scooter_assos_1186059902.jpg
scooter_assos_1186059970.jpg
scooter_assos_1186060026.jpg
scooter_assos_1186060027.jpg
scooter_assos_1186060092.jpg
scooter_assos_1186060174.jpg
scooter_assos_1186145038.jpg
scooter_assos_1186145158.jpg
scooter_assos_1186437940.jpg
scooter_assos_1186438146.jpg
scooter_assos_1186438566.jpg
scooter_assos_2186059970.jpg
scooter_assos_2186060092.jpg
scooter_assos_2186060174.jpg
scooter_assos_2186437940.jpg
scooter_assos_2186438146.jpg
scooter_assos_2186438566.jpg