Yaşlı adam geldi ve hazine arayıp aramadığımızı sordu. Sadece şelaleye çıkıp indiğimizi söyledik. ‘Peki o şelaleden ne öğrendiniz?’dedi. Ona göre ihtiyaç harici ve hazine aramak dışında onu ve köydeki diğer insanları kanyona sokmanın imkanı yoktu. Başka bir açıdan bakarsak biz de ihtiyacımız olmasa gelmezdik. Bizim de yolda yürürken herhangi bir afişe bakmadan, reklam panolarında yazanları okumadan, suyun akarken çıkardığı ses dışında hiçbir ses duymadan yürümeye, Serindere’nin gölcüklerinde yüzmeye ve ağustos ayının mevsim anormallerindeki sıcağında bir günü hiç terlemeden geçirmeye ihtiyacımız vardı. Ama yine de yaşlı adama bir dahaki gelişimizde bilgi edinerek, mümkünse hazinenin yerini gösteren bir harita bulmaya çalışacağımıza söz vererek ayrılıp, İstanbul’a geri döndük. Şimdi gelelim Serindere ve şelaleden neler öğrendiğimize;
Değirmendere’ye varmadan 10 km önce Yuvacık üzerinden Kullar’a ulaştıktan sonra biraz yardım alarak, biraz da doğaçlamayla Serindere’ye varılıyor. Bu nasıl bir yol tarifi derseniz dağ yollarının biraz karışık ve tabelalardan yoksun olduğunu söyleyebilirim. Serindere Kanyonu’nun başlangıcındaki hidroelektrik santralinden sonra yol ikiye ayrılıyor. Biri, sol tarafa tırmanan trekking yolu. Daha belirsiz olan diğeri ‘eğer şelaleye giden yol boyunca dereyi takip etmek istiyorsanız’ sizin kullanacağınız yol. Devamlı dere yolundan ilerleyeceğinizden eğer çok yetenekli değilseniz kaybolma ihtimaliniz sıfır ama suyun içinde yolculuk yapmanın da bazı riskleri var. En önemli konulardan biri seçtiğiniz ayakkabı. Terlikle yol almanın imkanı yok. Spor ayakkabı iyidir ama suyun içinde bilek kemiklerinizin kayaların arasına sıkışma ya da sivri uçlu kayalara çarpma ihtimali var. Sandalet altı tırtıklı ise oldukça işe yarar ama onunda zorlu iniş çıkışlara dayanamayıp parçalanma ihtimali var. En iyi ve benim kullanmadığım seçenek ise altı tırtıklı bot giymek.Yosunlu kayalarda ayağınız kaymaz ve ayak bilekleriniz taşların arasına sıkışmaz. Ne giyerseniz giyin yere yakın gitmenizde fayda var. Elinizde hiçbir şey taşımayın ki kayıp düşecek gibi olduğunuzda her iki elinizi de rahatlıkla kullanabilesiniz. Su bazı yerlerde bilek hizasındayken bazı yerlerde boyu geçebiliyor (ağustos ayında!!). Bu yüzden tamamen ıslanmayı göze almalısınız.Vadi girişindeki kanyon size nasıl bir yere geldiğiniz hakkında ipuçları veriyor. Kanyonun hemen ardından çıkılan dar vadi boyunca yolunuzu kesecek olan ve üzerinden dengeme güvenip yürüsem mi ya da yok ıslanıp altından kıvrılsam mı dedirten devrilmiş dev ağaç gövdeleri, çapı 60cm’i geçen yuvarlak bodur yapraklar ve gökyüzünü size göstermeyecek kadar tepenizi örten sarmaşıklı ağaçlar, su yılanları ve pembemsi yengeçlerle Serindere büyüleyici bir yer. Deredeki su seviyesi mevsime göre değişkenlik göstereceğinden size yanlış bilgi vermek istemem ama yolun yarısına geldiğinizde karşınıza çıkan doğal kaydıraktan ilk önce derinliği ölçmek suretiyle buz gibi gölete kayabilirsiniz.Bölgede yaşayan ama karşılaşmayacağınız vahşi hayvanlar da var. Ayı ve yaban domuzu bunlara örnek. Ortalama bir yürüyüşle ve devamlı mola vererek iki ya da iki buçuk saatte şelaleye varabilirsiniz. Şelaleye varmadan önce geçilmesi gereken oldukça dik, çamurlu ve kaygan iki ayrı tepecik var. Bunlar sizi yıldırmasın. Geniş ama alçaktan akan ilk şelalenin arkasında asıl büyük şelale ve gölcük var. Dönüş yolunda üşümüş, acıkmış ve yorulmuş olacaksınız ama kesinlikle acele etmemelisiniz. Dönerken kayaları daha az kullanın, mümkün olduğunca suyun içinden gidin. Biz her bulduğumuz derinlikte yüzmeyi tercih ettik. Mükemmel bir gün geçirdik. Yaşlı amca arayadursun biz ilk gidişimizde hazinemizi bulmuştuk. İstanbul’a bu denli yakın ve bu kadar vahşi kalabilmiş bir yer olduğunu görmek gerçekten sevindirici. Eğer bölgede kamp yapmak istiyorsanız gece bastıran soğuğa, çadırınızı taşların yuvarlanmayacağı ve vahşi hayvanların su içmek için kullanmayacağı bir yere kurmaya ve yakacağınız ateşin yangın çıkarmamasına dikkat edin. Şimdiden iyi eğlenceler.